Doğum Hikayemiz


22 Şubat 2014 cumartesi sabah 07:12 nin hayatımda hiç bu kadar önemli bir gün saat ve dakika olacağını bilmezdim. Her cumartesi 07:12de sevgilimi uyandırıp haftasını kutlamak geliyo içimden. Şuan göğsümde uyuyuyan bu küçük kaplumbağa henüz 17 günlük ama sanki hep benimleymiş gibi bir his var içimde. Bir çok hikaye okumuştum doğumdan önce ve bizimki nasıl olcak hep merak etmiştim. doğum fotoğrafçılığı yaptığım için birbirinden farklı hikayeleri ve doğum şekillerini de görmüştüm. Normal doğum yapmanın (adı üstünde) çok normal olacağını durduk yere bir terslik olmadığı takdirde ameliyata gerek olmadığını düşünüyordum. Bir kaç normal doğum çektikten sonra kadınların çektiği ızdırapları, bazı doktorsal hataları görüp biraz kafam da karışmıştı. Ne olursa olsun "şu gün şu saatte alalım bebeği" lafına olan alerjimden dolayı bebeğin kendi kendine gelmeye karar vermesi taraftarıyım. Ya evde suyum gelsin ya sancım başlasın ama bebek tam olgunlaşsın ve dışarı çekma vakti gelsin diye düşünüyorum. En kötü normal doğuramıcaksam bile "randevüsüz sezeryan" denen belirti geldiğinde gidip sezeryana girmeden yanaydım.

Benim hamileliğim fazlasıyla rahat ve sorunsuz geçtiğinden başındn beri doktorumla hep normal doğum üzerinden gittik. Sonlara doğru sıklaşan doktor kontrollerimde de herhangi bir sıkıntı yoktu.  40. haftama girmeme 1 gün kala yani tam 39+6 da kontrolüm vardı. Sevgilimle hoplaya zıplaya gidip NTS'ye bağlandım ve gayet düzenli sancılar gördük. Doktorum beni muayene yaptığında ise 4 santim açılmam olduğunu doğumun başladığını müjdeledi. O akşam bir yemeğe gidecektik rezervasyonumuzu iptal etmemizi ve direk hastaneye yatış yapmamız gerektiğini söyledi. Bana da "hiç mi birşey hissetmiyosun kızım" diye hafif bir azar geçti. Gerçekten bişey hissetmiyordum, kasıklarımda bir ağrı vardı, ama o hep vardı zaten hamileliğimin başından sonuna kadar. Artık o ağrı değil benim bir parçam olmuştu :) Doktor ofisinden çıkıp eve kadar yürüyeceğimi söylememle sevgilimin bana "sabrediyorum paniklemiyorum sakinim" bakışını unutamıyorum. Sırayla anneleri babaları aramaya başladık. Benim sakinliğim onları da sakinleştirdi. Eve gelip bavulumuzu aldık, annemin biza gelmesini bekledik ve arabaya bindik. Tam 18:00de evden çıkmıştık ve iş trafiğinin göbeğine düştük. Sevgilim aynı düğünümüzde olduğu gibi en sevdiğimiz Barış Manço şarkılarını açıp benim neşe içinde hastaneye gitmemi ve sakinliğimi korumamı sağlamıştı. Uzakta olan kayınvalidemler panikle arayıp "kızımmm iyimisin" dedikçe ben kahkahalar atıyor her birini tek tek sakinleştiriyordum. Hatta onların eli ayağına dolaştığı için onlara uçak biletlerini ben aldım. Abimlerde uzaktan geliceklerdi ve sakin konuşmaya çalışan abim daha çok sinirli gibi konuşuyordu ve ona CD de çalan Barış Manço'yu dinletiyor espriler yapıyordum. Babama daha gelme ben bi yatış yapıyım dedim. 20 dakkalık yol tam 1 saat sürmüştü ve regl sancısı gibi belimden ağrılar girmeye başlamıştı. Çaktırmasam da her ağrı girdiğinde bu gecenin sonun da anne olacağımı düşünüp panikliyordum. Hazır olunmuyormuyormuş böyle bir şeye o bam diye geliyormuş onu öğrenmiş oldum.

19:00 ve ben odama yatış yaptım. Bana verdikleri sevimli doğum önlüğünü giydim, dünya tatlısı ebemle detayları paylaştık. Ve uzun bekleyiş başladı. Sevgilime bakıyordum arada, bana söz verdiği üzere hiç panik değilmiş gibi yapıyordu ama alnında boncuk boncuk terler benimle göz göze gelmeden ordan oraya koşturuyordu. Aynen bir otele check in yapmış gibi bavulumuzu boşaltıp yatağa uzandığımda belimden vuran sancılar şiddetlenmişti. Anneme de sevgilime de hadi siz de uzanın gece uzun dedim. Doktorum aradığında ise sakın daha gelmeyin çok trafik var biraz geçsin ben iyiym daha doğurmuyorum dedim demesine ama sevgilimin kızgın suratı "kendini düşünmüyorsun ama bu sefer sıra sende artık kimseye müdahele etme ve kontrolü bırak doğurmana bak" dedi.  Gerçekten de bi kaç saat sonra sancıla şiddetlendi ama ölümcül diildi. Açılmam da ise 1 cm ilerleme yoktu. epidural yapalım dediler, sancı çoğalınca yapamayız dediler. Tamam dedim. Ultra sevimsiz selamsız anestezi uzmanı gecenin bir yarısı uykusu bölündüğü için sırtımı delerek epiduralimi taktı. Ultra sevimli canım doktorum sa beni merak ettiği için gelmiş neden bu kadar erken taktınız dayanamıyor değil ki sancılara hasta diye biraz sinirlenmişti. Bana bakıp iyi olduğumu ve sabahı bulacağımızı söyledikten sonra yanımızdan ayrıldı.

Gecenin sessizliğinde annem ve eşim uyurken hastane de çıt çıkmazken belimde ki epidurale rağmen dayanılmaz bir sancı başlamıştı ve ben 3 dakkaya bir zıplıyordum. Ebenin gelip kontrolünden sonra ve 2 saat sancı çektikten sonra epiduralin belimden çıktığını farkettik, yani ilaç yataklara akıyormuş benim damarlarım yerine. Çok sevgili anestesistimizi bir kez daha rahatsız ettik ve yeniden takıldı. İşte o andan itibaren ben bulutların çok üstünde bi yerlerde dans ediyordum "bu epidural çok iyi dostum" diye şarkılar söylüyorken uyuyakalmışım. sürekli açıklık kaç santim diye kontrol eden ebemin gidişattan pek memnun olmayışını hatırlıyorum. Oğlumun kafası bir türlü kanala giremiyormuş ve benim rahim çok gerideymiş. Saat 6:30 da artık doktorum gelmişti ve bunun böyle olmayacağını daha fazla beklemenin bebeği sıkıntıya sokacağını söyledi. Zaten epidural takılırken suyumu patlatmışlardı ve susuzlukta ayrı bir sorundu bebek için. Sonsuz güvendiğim için doktoruma "siz ne derseniz o asla ve asla bebeğimin kafasıyla ilgili bir ezilme sıkışma yada onun  hayatını tehlikeye atacak herhangi birşey istemiyorum"dedim. Saat 7 de ameliyathanede olalım dedi ebeye. Al sana RANDEVÜSÜZ SEZERYAN! Dan dan dan!!! ne kadar çok söylersen o kadar başına gelir işte. Haydi tak boneyi bin sedyeye!

Son dakika doğum fotoğrafçısına haber salınır, doğuma giriyoruz biz yetişin diye babalar abiler kayınvalideler uyandırılır ve son bomba, ilk günden beri her randevüde yanımda olan elimi tutan canı sevgilime doktor "bu bir ameliyat sen giremezsin" çeker. İşte en acısı kendimizi hiç hazırlamadığımız bir doğum.. Ben oğlumu alıp yanına gelicem merak etme diyorum içimden, o bana öyle bakakalıyo, son bir şansını deneyip doktorları ikna etmeye çalışıyor. Otomatik kapı ikimizin arasında kapanırken son gördüğüm çaresiz bir surat.. Artık ameliyat masasındayım ve elim kolum bağlı. Daha önce 200 kere girdiğim hep anne olacakların elini tutup sakinleştirdiğim yerde bu sefer ben yatıyorum. Hiç ameliyat olmamış olmamın verdiği acemilikle, bildiğim tanıdığım bu odanın verdiği güven duygusu birbirine karışıyor. Ve işte karşımda çok sevgili anestezi uzmanım benim dişlerimin birbirine çok şiddetle çarpması ve epiduralin yan etkisi olan titrememe çare olarak beni yarı baygın bir hale geiriyor. Ne oğlumun çığlığını duyuyorum ne de yanıma getirdiklerini yanağıma dokunuşunu şuan hatırlıyorum. O kadar sersemim ki doktorumun adını söylemeye çalışıp başaramıyorum kelimeler var ağzımda ama çıkmıyo, tıkanıyorum. Hiç hayal ettiğim gibi olmuyor.

Yine sedyedeyim ve karşımda bir sürü kafa var ama kim kim bilmiyorum. Sadece elimi birinin sıktığını ve bunun sevgilim olduğunu varsayıyorum. Odamdayım ve kucağıma oğlumu veriyorlar. Şimdi düşünüyorum da ben iyi ki bir doğum fotoğrafçısıyla anlaşmışım, iyi ki bu işi yapıp bir çok hatırlamayan annenin sonradan görüp yaşamasını sağlamışım o anları.. Kucağıma verip göğsüme yapışan bir bebek, benim oğlum, ama bende boş boş bakışlar. hiç tahmin ettiğim gibi ağlamıyorum, sulugöz ben boş bakıyorum. Orda akıtamadığım gözyaşlarımı 2 hafta sonra fotoğraflar kare kare bana o anları yaşatınca döküyorum. Tüylerim diken diken, sanki 22 Şubatta hissetmem gerekenleri o fotoğraflara bakınca hissediyorum. epidural çok iyi de kendinde olmamak çok eksik bırakıyormuş insanı.. dozunu ayarlamak lazım herşeyin..  :)

Şimdi bu koynumda ki minik benim oğlum doya doya kokladığım, doğduğunda tüp kafa gerçekten de kanala kafasını sokmaya çalışmış ama becerememiş ve ezilmiş, sıkışmış.. Merak etmeyin o bile geçiyor yusyuvarlak oluyor. Aynen epiduralin verdiği o acayip şişliğin geçtiği gibi..

Geri kalan kucak dolusu kokusu, o güne özel bi kaç kelime ve fotoğraflar.. doğum hikayesi hayal edilen gibi olsun herkesin, sağlıkla gelsin tüm bebekler ve Allah hiç bir anneyi bebeğiyle sınamasın, acılarını göstermesin.

Yorumlar

Bi de şuna bakıyım