1 yaşında bebekle Londra!
Çılgınca geliyor dimi kulağa.. yada tam tersi ne var bunda diyorsun içinden! Şöyle anlatmaya başlayım; 22 Şubat San'ın doğumgünü ve o sadece 1 kere 1 yaşında olacak diye düşündük. Nasıl yapsak en çok anı toplarız, ona anlatırız, fotoğraflarız diye düşündük. son zamanlarda hızla artan 1 yaş doğumgünlerinde en güzel yenemeyen ama şekil olsun diye yapılan şeker hamurundan pastalar, cupcakeler, isme özel peçeteler, masa süslemeleri, çılgın baloncuklar, efsane konseptler, en mükemmel parti oyunları, en devasa harflerden isim yazmalar.. ve böyle uzayıp giden düğünden hallice bir emek isteyen doğumgünü organizasyonları! kucakta ağlayan bebekler, kan ter içinde anneler, sıkılan babalar, pastayı kesselerde gitsek bakışlı bir topluluk! hediyelerin dağ olduğu bir koltuk yerlerde ezilen paltolar.. Bu resmi istersem daha da büyütebilirim ama siz anladınız işte! 1 yaşına girenin bi haber olduğu uyku saatinde kesilen pastaları ağlayarak kestiği, mumları tükürerek söndürdüğü Happy Birthday şarkısı kulaklarda uykuya dalarken yorgun savaşçının rüyasında "ben size büyüyünce sorarım" sayıklamalarıyla biten bir gün ve SON!
Bu tablo konsoloslukta evlenmiş anne babasına hiç uymadı tabi. Biz oturduk konuştuk ve anladık ki oğlumuz için bunca parayı harcıcaksak bari anı biriktirmeye harcayalım bir de eziyeti olmasın dedik. Hemen bir pasaport çıkarttık San için ve vizeye başvurduk. Karar verdik 4 günlüğüne Londra'ya gidiyoruz, soğuk demeden kış demeden bol bol gezicez her gördüğümüz pastacıdan bir küçük mum ve pasta ile doğumgünü kutlıcaz ve bol bol fotoğraf çekicez. Ama bir konu var ki, bebek ve çocuk fotoğrafçılığı yapmış bir anne olarak aynı zamanda ilk doğumgünü pastasını ellerimle yapmayı çok istediğimden ona bir de Smash the Cake party yapıyım dedim.
Smash the cake dedikleri, pasta patlatmaca için bir pasta yapıyorsun ve 1 yaşına kadar değil pasta şeker bile tatmamış bebeğinin önüne bırakıyorsun. Gerisi zaten tam fotoğraflık.. Onu ayrı bir postta anlatırım. Kesin yapılmalı bir fotoğraf çekim!
Londra'ya dönersek.. 21 Şubat sabahı yola çıktık ve kusursuz bir uçak yolculuğuyla rahat rahat otelimize yerleştik. Pardon kusursuz demiyelim çünkü Lonraya indiğimizde bavullarımızı alıp pusetimizi alamadık. Pusetimizi götürsek mi götürmesek mi diye tartışırken evimizde, götürelim dedik isteksizce, çünkü San pusetten nefret ediyor ve sadece 10 dakka biniyor geri kalan zamanlarda kucakspor! Kucakta taşınmayacağına göre bu 10 kiloluk adamcık bizde Stokke'nin kangurusunu kullanıyoruz. Ona bayılıyor, uyuyacağı zaman göğsümüze çeviriyoruz uyanıkken dışarı bakıyor. Puset için 1 saatlik beklemeden sonra kayıp olduğuna emin olup formlarımızı doldurduk ve otelimiz için yola çıktık.
Otelimiz gayet merkezi bir yerde olduğundan eşyalarımızı bırakıp hemen çıktık ki günün son saatlerini kaçırmadan yiyecek birşeyler alalım dedik. San benim kucağımda uyuyakaldı mis gibi serin havada. Yemeğimizi alıp yürüye yürüye otelimize döndük. San tabi hemen uyandı biraz emip tekrar uyudu. Bizde sevgilimle yatağa yayılıp tv izledik. Şansımıza arka arkaya 3 bölüm friends vardı :))
Ertesi sabah erkenden kalkıp düştük yollara 1 sene burda öğrencilik yapmış döndükten sonra da her sene gelip en az 1 ay kalmış bir anne olarak onları gezdiğim yerlerde "ahh burda şöyle yapardık, ah buraya gelirdik" diye iyice baydıktan sonra susmaya karar verdim.
Kanguruyla gezmek iyi hoş San için kolay ama bi süre sonra ciddi bir bel ağrısı yapıyor. Şubatta Londra tahmin edeceğiniz gibi hem soğuk hem yağışlı e tabi bu durumda bedene yapışık çocuk ısınıyor rahat ediyor üşüme oranı yarı yarıya düşüyor. Her mağazaya girerken soy, çıkarken giydir şeklinde hasta etmeyelim telaşında geçti 4 gün.
Siz panik olmayınca o da olmuyor, huysuzluk çıkmıyor, sorunsuz geçiyor. Emzirdiğim için en büyük kurtarıcım o oldu bu arada. Ne yicek sıkıntısı yaşamadım, ama zaten her markette bebekler için 100% doğal püreler ve atıştırmalıklar bulabiliyorsunuz. Hem çeşit hem de alternatif olarak sınırsız.. Yedi mi? tabi ki hayır.. Süt varken San yer mi? Asla!
Annesinin okulunu göremedi -zaten çok ta umrunda değildi ama- annesinin her gün kullandığı metro durağını, kahvesini aldığı kahveciyi, ders çalıştığı kütüphaneyi, yayıldığı parkı, alışveriş yaptığı marketi gezdi. Hamleys'de gezip oyuncaklarla yaklaşık 3 saat zaman geçirdi. Henüz yürümediği için parklarda emekledi, Sainsbury'sden alınan ufacık bir pastayla ve tek mumla akşam yemeğinde üflemeye çalışıp tükürdü ve yeni yaşını kutladı.
En son giderken göbeğini de orda bıraktı. :)) e daha ne olsun, 4 saatlik uçak yolculuğunda da annesi 40 derece ateşli olsa da babası ve birbirinden güzel hostes ablalarının sürekli ilgisiyle hiç uyumadan ülkeye geldi :)
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrk9UFJetYGjA6pmDCIBn6KK6IEtRXQurUxFVBGCt5VaF1OInIUX_Qyj2vZI6ijek2zmxGyYjO6KViPEKFZawYbYHQnwGrdrbLJ7S1e0X1C8SHB3qXfm9iSFrigDJ89avnse27dbZS4EeL/s640/Ekran+Resmi+2018-02-16+10.48.40.png)
Yorumlar
Yorum Gönder