2 yaş sendromu,3 yaş ve terapilik anneler

Sendrom sendrom üstüne gelirmiş! 2 yaş sendromunu her çocuk yaşıyor mu? aklıma hep Gülse Birselin yazısı geliyor. Bizim çocukluğumuzda ergenlik bunalımlarının nasıl geçtiği ile ilgili olan! Biraz triplensek azarı yerdik ya hani.. hani çok durgunsak yazar olacak bu çocuk yaramazsak ağzımıza bir tane çarparlardı otururduk diye aklımda kalan yazısı. Sahi şimdi bi tane çarpsak o sendrom falan kalmaz dimi? Ama o kadar çok çarpmıyoruz, eğitim, öğretim v.s ki anne babaların hepsi terapiye.. Yaşasın çocuk egemen evler!

Tamam hepimiz her gün internetten medet umuyoruz, o pedagog senin bu terapist benim. Oyun terapisi ile derdimizi anlatmaya çalışıyoruz, ders alsın, akıllı olsun bi beş dakka dursun allasen diyoruz. Ama gel gör ki kafamız çorba!

Size geçen eşimle yaşadığımız diyaloğu söylüyorum aynen. (Önce şuraya bi kaç tane sevimsiz surat fotolarından koyuyorum ki okurken gözünüzde canlandırmanız kolay olsun) San 3,5 yaşında ve tutturma huyu tam gaz devam. Evden çıkıyoruz kapının önünde ben ayakkabıma kadar giyinmiş çantamı takmışım elimde ev anahtarları, babası arkada odada bir yerlerde. Onun ayakkabılarının olduğu dolabı açtım ve bir çift seçip elime aldım kiii "An-ne sa-na de-me-dim mi beeeen!!!" Ne demedin mi oğlum? "A-yak-ka-bı-mı ben a-lı-cak-tım do-lap-taaaannn!!!" elimdekileri hemen geri yerine bıraktım ışık hızıyla. "E tamam al hadi ama çabuk ol çıkıyoruz evden" "Artık almak itemiyorum! Sen aldın çünkü!!!" "Tamam geri bıraktım sen al annecim hadi" "bööööööhöööö ama sen aldııınnnnn ben artık o ayakkabıyı giyemem!" "sana yardımcı olmak istedim annecim, kuşum, sevgilim" "böhöööööö" "aaaa San ama bak şimdi sinirlenmeye başlıyorum" "ba-baaaaaa bööööhöööö annem bana bağırdıııı!!"

Efendim??? Bağırdım mı?? 15 dakikadır kapının ağzında eziyet yapıyosun, her kelimeyi heceleye heceleye gözlerini belerte belerte konuşuyosun, bi ayakkabı giyiceksin altı üstü onu da seremoniye çeviriyosun. Bide babaya şikayet ediyosun beni öyle mi?

"Tamam canım ağlasın bırak! Gitmiyorum ben" dedim ve ayakkabılarımı çıkarttım içeri girdim. Bu arada gidilen yerde gayet onun için planlanmış o eğlensin diye gittiğimiz  PARK!

Arkadaş ne sendrommuş, göz yaşları sel.. Babasına gitmiş sarılmış nasıl ağlıyor.. O anda eve biri gelse annesi bu çocuğu evire çevire dövmüş, babasıda onu korumaya almış zanneder. Ağlamaktan morardı her yanı sümük, salya. Eşimden gelen ilk cümle "Canım alıverseydi kendi ayakkabısını!" Haydaaaa.... kaynar sular şangur şungur! "Canım sen yoktun burda öyle olmadı olay bak şimdi........" yok susmuyor ağlama sesi gitgide yükselerek devam ediyor. Sanki beni konuşturmak istemezmiş gibi..

Normalde sakin, güzel huylu yavrular bizim sayemizde sanırım sendromdan sendrom beğenemiyorlar. Evet biz küçükken böyle sahneler yaşanmazdı yada hergün bir program plan yapılmazdı bizim için.. Halının üstünde kendi kendimize 3-5 parça oyuncakla oynardık kendi halimizde. Şimdi kutulara sığmayan oyuncaklar, legolar, yatak altlarında saklanan oyuncak kutuları, salonda kendimize oturcak yer bulamayacağımız kadar çok yığıntı, gece su içmeye giderken ayağını delip geçen küçük parçalar... daha sayıyım mı? fenalık geldi dimi okurken

Son kararımı açıkladım ev ahalisine! Oyuncak alımlarını süresiz olarak durdurdum. Elde avuçta ne varsa onlarla oynanacak. San okuldayken kutulardan aşıra aşıra 3-5 parçayı poşetleyip depoya kaldırdım. Yarın öbür gün cee-ee diye çıkartıp unuttuğunu bulan gariban sevinci yaşatıcam.

Doyumsuzluk yaratıyor sanki bazı tutturmaları! Geçen şu cümleyle ayıldım sanırım. İzlediği saçma sapan bir youtube videosunda oyuncak tanıtımı yapan annelerden biri çocuğunun oyuncak dolabını indirmiş sayıyo şu var bizde bu var bilmem ne.. San bana döndü "anne bana neden itfaiye arabası almadınız?" "3 tane farklı boylarda itfiaye araban var San nasıl almadık?" "ama bu çocuğunkinden YOK!!"

Anladınız siz beni??




Yorumlar

Bi de şuna bakıyım